31 Ocak 2018 Çarşamba

WHO AM I ? ( BEN KİMİM? )

HERKESE MERHABA

Bugün bir film yazısıyla karşınızdayım. WHO AM I ? ( BEN KİMİM? ) adlı filmden bahsetmek istiyorum. Umarım keyifle okursunuz.






Genç bir bilgisayar dehası olan Benjamin, sadece Almanya’da değil dünya çapında tanınan biri olmak istemektedir.Bu yüzden yer altı bir hacker grubu, onu kendi aralarına katılmaya çağırınca, Benjamin bu tehlikeli teklifi  başına geleceklerden habersiz bir şekilde kabul eder. Ancak bu tehlikeli oyun onun başını bazı dertlere sokar. 


Filmin en dikkat çekici kısmı kesinlikle konusu. Film 2014 yılında çıkıyor. Fakat hala güncel bir konu hatta giderek daha da güncel oluyor. Çünkü bilgisayar kullanımı bununla ilgili suçlar giderek yaygınlaşıyor. Normal hayatta pek sevilmeyen, içine kapanık, asosyal olarak bilinen insanların bilgisayar dünyasında bu tarz özelliklerden uzak büyük yeteneklere sahip olduklarını biliyoruz. Bu filmde buna değiniyor. 


Konu olarak bu tarz film sayısı diğer konulara göre biraz daha az. Ama bu konudaki filmler bence giderek daha fazla olacağını düşünüyorum. Çünkü bu konular giderek bizim hayatımızın merkezine geliyor. O yüzden ben böyle film sevmem diye düşünüp ön yargılı olmayın. Çünkü bu konuda daha önce pek film izlememiş olabilirsiniz. 





Bu yazımında sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Kendinize iyi bakın. HOŞÇAKALIN. 


BANA ULAŞMAK İÇİN :
















6 Ocak 2018 Cumartesi

JUSTICE LEAGUE - ADALET BİRLİĞİ

Herkese Merhaba

Bugün bir film yazısıyla karşınızdayım. JUSTICE LEAGUE- ADALET BİRLİĞİ isimli film hakkındaki düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. İyi okumalar.



 





Öncelikle beklediğimden çok daha iyi bir filmdi. Açıkçası bu kadar başarılı olmasını beklemiyordum. Sürükleyici ve sıkılmadığınız bir film. Filmin yönetmenliğini ZACK SNYDER yapmıştır. Yönetmeni çıkan ve çıkacak olan bazı DC filmlerinden biliyor olabilirsiniz.
Oyuncular ;

BEN AFFLECK        (BATMAN / BRUCE WAYNE )
HENRY CAVILL      ( SUPERMAN/ CLARK KENT)
GAL GADOT           ( WONDER WOMAN / DIANA PRINCE)
JASON MOMOA     (AQUAMAN / ARTHUR CURRY)
EZRA MILLER        ( THE FLASH / BARRY ALLEN )
RAY FISHER           (CYBORG / VICTOR STONE )


Bu oyuncular başrol diyebileceklerimiz yani bizim süper kahramanlarımız. Oyuncular olarak AMY ADAMS ( LOIS LANE ) , JEREMY IRONS ( ALFRED) ve daha nicelerini de unutmamak lazım. Zaten filmdeki birçok oyuncu daha önce kendini kanıtlamış oyuncular.  Filmin bir değil yaklaşık 11 senaristi var. Bu hem zor hemde uyumu yakaladıkları için başarılı bir olay.




Süperman' in yaptığı fedakarlıklardan ve insanların ona karşı olan sevgisinden ilham alan Batman' in insanlığa karşı olan inancı yeniden toparlanır. Yeni yol arkadaşı Wonder Woman ile insanlığın sonunun gelmesini engellemek için bir olurlar ve yanlarına güçlü diğer kahramanları da alıp güçlü bir takım kurarlar. Peki, bu takım insanlığı kurtarmayı başarabilecek mi? Bu sorunun cevabını söylemeyeceğim. Çünkü izlemek isteyenler olursa bu sorunun cevabını bilmeden izlemek daha keyifli olur.




YOU CAN'T SAVE THE WORLD ALONE












Bu yazımında sonuna geldik. Bir sonraki yazıma kadar HOŞÇAKALIN . 


Bana ulaşmak için:

https://twitter.com/bkunduracioglu
https://www.instagram.com/beyzakunduracioglu



















30 Aralık 2017 Cumartesi

THE STRANGER - ALBERT CAMUS

HELLO,

Today's article is different. Because this article is my first English article. I hope you like it.

This article is about a book. Its title is '' The Stranger'' by Albert CAMUS. Albert CAMUS is a very successful writer. He is famous writer of worldwide. This book is his first one.







The Stranger's main character is Meursault. One day Meursault commited a crime but people didn't mind this. People minded he talked his real feelings. He refused the requests of the society. So Meursault didn't agree with people and he was stranger.


I have a criticism about the book. The book have 2 part and second part is the most eventful than first part. So i like first part. Maybe you can get a little squeezed while reading the first part.



People always talk and always criticize.YOU DON'T AFRAID OF BEING STRANGER. Don't worry you are never alone. If you feel alone, you touch your heart and you say to yourself ' I AM STRONG AND I LOVE MYSELF. I DON'T CARE WHAT PEOPLE THİNK ABOUT ME.'



My first English article has finished. I hope you liked it. Your comments are very important for me. GOODBYE.



Communication:

https://twitter.com/bkunduracioglu
https://www.instagram.com/beyzakunduracioglu/





3 Aralık 2017 Pazar

AYLA

Herkese merhaba

Uzun zamandan sonra bir film yazısıyla karşınızdayım. Bugün size harika bir filmden bahsedeceğim. Gerçek bir hikayeden sinemaya aktarılmış.Film her yönüyle çok başarılı ve çok güzel. AYLA.






1950' lerde Türkiye 'den Kore Savaşı 'na katılan Astsubay Süleyman DİLBİRLİĞİ 'nin ve savaşta ailesini kaybeden ay yüzlü olduğu için Ayla ismini verdiği Koreli kızın arasındaki sonsuz sevgiyi anlatıyor.


Film Türkiye Kore ortak yapımı bir film. Oyuncular,kurgu,sahneler,çekim bir filmde olması gereken ne varsa harika bir şekilde yapılmış.Filmin yönetmenliğini Can ULKAY üstlenmiştir, senaryoyu Yiğit GÜRALP yazmıştır.  Oyuncu kadrosu da çok başarılı. İsmail Hacıoğlu, Kim Seol, Çetin Tekindor, Lee Kyong-Jin, Ali Atay, Murat Yıldırım, Taner Birsel, Altan Erkekli, Meral Çetinkaya, Damla Sönmez, Büşra Develi, Erkan Petekkaya, Sinem Uslu, Eric Roberts, Cade Carredine, Kim Byoungsoon, Johnny Young, Mehmet Esen, Caner Kurtaran, Burç Kümbetlioğlu, Duygu Yetiş, Ali Barkın, Nilgün Kasapbaşoğlu, Mine Teber, Esra Dermancıoğlu, Toygan Avanoğlu, İlber Gürtunca 
gibi birçok başarılı oyuncudan oluşan bir kadro var. Tüm oyuncuları ve ekibi tebrik etmek lazım. Gerçekten kaliteli bir iş ortaya çıkarmışlar.


 Merak etmeyin filmle ilgili fazla detaya girmeyeceğim. Çünkü eminim izlemek isteyeceksiniz belki de izlediniz. Çünkü çok izlenen bir film oldu ve gerçekten hakkediyor. Salonda film bittiğinde herkesin gözleri dolmuştu. Hatta dolmanın ötesinde herkes ağlamıştı. Çünkü hikaye gerçek izlediğimiz olaylar gerçekten yaşandı ve film bunu bize çok başarılı bir şekilde yansıttı. Filmin sonunda olmasa da bazı yerleri de çok komikti.Yani sıkıcı bir film olduğunu düşünmeyen. 2 saattin nasıl geçtiğini anlamadığınız dolu dolu bir film.


Astsubay Süleyman DİLBİRLİĞİ Ayla 'yı tesadüfen buluyor ve onunla babası gibi ilgileniyor. Hatta Ayla bir süre sonra ona baba diyor. Ayla ilk başlarda hiç konuşmuyor. Ama sonra konuşmaya başlıyor. Hatta Türkçe öğreniyor. Ali; Süleyman'ın dostu, iyi bir nişancı ve Marilyn Monroe sevdalısı biri. Onun vurulduğu sahne çok duygusal ve üzücüydü. Türk askerlerin Kore'ye gitmesinden 1 yıl sonra artık geri dönmeleri isteniyor.Fakat Süleyman kızı bırakmak istemediği için bir süre daha orada kalıyor. Ama artık geri dönmesi gerekiyor. Ayla'ya geri döneceğine dair söz veriyor. Ve bu sözü yıllar sonra tutuyor. Gerçek hayatta da Süleyman ve Ayla yıllar sonra kavuşuyor. Filmin sonunda gerçekte ki kavuşmanın da görüntüsü var. 


Türkiye ve Güney Kore ortak yapımı bir film. Yönetmeni, yapımcıyı, oyuncuları ve tüm ekibi tebrik ediyorum. Çok başarılı bir iş olmuş. Umarım Oscar'da da yolu açık olur.





Mutlaka izleyin bence pişman olmazsınız. Bir sonraki yazıma kadar HOŞÇAKALIN. 


Bana ulaşmak için:












5 Kasım 2017 Pazar

BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU - STEFAN ZWEIG

HERKESE MERHABA 


Bugün bir önceki yazımda kitabını anlattığım yazarın bir başka kitabını anlatacağım. Kitabın adı Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. Bir kadının yıllar süren karşılıksız aşkını anlatıyor.







Aşk bir takıntı mıdır ?

Bu soruya belki evet belki de hayır dediniz. Aslında iki cevap da doğru çünkü net bir cevabı olabilecek bir soru değil. Herkesin yaşadıklarına veya çevresinde gördüklerine göre değişebilir. Bence bu insanın kendisiyle alakalı. Eğer isterseniz takıntı olur. Ama bunu kontrol edebilirsiniz. Bu hayatta kendim için yaşıyorum diyebiliyorsanız sizde aşkın takıntıya dönüşmesi çok zor. Ama bazı insanlar aşkı takıntıya dönüştürür ve bundan zevk duyar. Size içten içe zarar veren bir şeyin sizi mutlu ettiğini sanabilirsiniz.

Bu kitap bir kadının bir adama olan aşırı derecedeki aşkını anlatıyor. Hemde kadının ağzından anlatıyor. Kitabı okuduğumda bazı insanların duygularını ne kadar aşırı yaşadığını fark ettim. Kitapta ki kadın için aşık olduğu adam her şey demek. Onun için  o adamı sevmek nefes almak gibi ve adamı ilk gördüğü andan hatta daha ile önceden başlayan ve son nefesine denk devam eden bir aşk.



Bir kadının uğruna ömrünü verdiği adama yazdığı bir mektup. Çocukluktan ölünceye kadar sadece onu seviyor. Zengin kişilerden kendine gelen hiçbir evlenme teklifini kabul etmiyor. Sevdiği adamdan bir çocuğu var. Onun bu zenginlerin yardımıyla kıyafet, okul ihtiyaçlarını karşılıyor. Mektubun başında oğlunun öldüğünü ve eğer bu mektubu okuyorsa kendinin de öldüğünü söylüyor. Ama mektup boyunca asla adama şikayet etmiyor. Onu sevmekten pişman olmuyor. Ölürken bile onu düşünüyor.


Eğer yaşadığınız bir duygu veya çevrenizdeki biri size içten içe zarar veriyorsa hemen ondan vazgeçin. Belki kolay olmaz ama yapın. Hiçbir şey sizden önemli değil. Size bir şey olursa veya üzülürseniz sizi üzenlere bir şey olmaz. Ama herkesi gerçekten seven biri var. Başta aileniz olmak üzere. Önce kendinizi sevin hiçbir şeyin size zarar vermesine izin vermeyin.



Bir sonraki yazıma kadar kendinize iyi bakın HOŞÇAKALIN.



Bana ulaşmak için:

https://twitter.com/bkunduracioglu
https://www.instagram.com/beyzakunduracioglu/










8 Ekim 2017 Pazar

OLAĞANÜSTÜ BİR GECE - STEFAN ZWEIG

Herkese Merhaba


Bugün bir kitap yazısıyla karşınızdayım. Ama sadece kitabı anlatmayacağım. Kitap bana bazı konular hakkında konuşma isteği uyandırdı. Bundan da bahsetmek istiyorum. Kitabın adı OLAĞANÜSTÜ BİR GECE yazarı STEFAN ZWEIG. Zaten yazar dünyaca ünlü ve başarlı biri. Yani çoğu kişi onun hakkında bilgiye sahiptir.





Kendinize hiç duygularımızı kaybetsek nasıl olurdu diye sordunuz mu ? Bence sorun. İlk başta çok korkutucu veya kötü bir şey gibi gelmiyor. Ama hayatınızın içine bu soruyu sorduğunuzda korkutucu oluyor. Mesela üzülmüyorsunuz hiçbir şey sizi üzmüyor. Aslında bu güzel bişey fakat üzülmezsek mutluluğun kıymetini bilemezsiniz. Mesela mutlu olmuyorsunuz o zaman sizi mutlu eden insanların kıymetini bilemezsiniz. Mesela heyecan duygunuz yok. Heyecan insan için ihtiyaçtır. Olmazsa yaşadığınızı bile zor anlarsınız. Eğer hayatınızın da hiçbir olay size zevk vermezse yaşayan bir ölüye dönüşürsünüz. Çünkü bir yerden sonra hayattan da zevk almayı bırakırsınız. Ve en sonunda hayatı bırakırsınız.


Duygular nefes almak gibi bir ihtiyaçtır. Üzülmek, sevinmek, mutlu olmak, acı çekmek, heyecanlanmak vb. bunlar olmadan yaşamanın anlamı olmaz.




Kitaba gelince kitabın ana düşüncesini anlattım sayılır. Biraz olaylardan, kişilerden bahsetmek istiyorum.


Baş kahramanımıza ailesinden yüklü miktarda miras kalıyor. Yani hayatı boyunca zenginlik ve huzur içinde yaşıyor. İstediği yere gidiyor, istediğini alıyor, istediğiyle arkadaş oluyor, istediğini yeyip içiyor. Yani hiçbir şey için uğraşmıyor.

Bir gün eline çok uzun bir mektup geliyor. Mektubu sevgilisi gönderiyor. Ondan ayrıldığını ve başka biriyle evleneceğini söylüyor. Ona üzülmemesini, sakin olmasını, acı çekmeye gerek olmadığını söylüyor. Fakat adam zaten üzülmedi sevgilisinin oma yapma dediği şeyler aklının ucundan bile geçmedi. Bu onu şaşırtır.

Kısa bir süre sonra çocukluk arkadaşı ölür. Yani onu bir daha hiç göremeyecektir. Ama bu bile onun canını yakmaz. Fark eder ki acı çekmiyor, üzülmüyor, heyecanlanmıyor.

Sonra sıradan bir pazar günü yanlışlıkla bir suça karışır. Bu onu heyecanlandırır. İnsan olduğunu hatırlar. Sonra aynı günün akşamı lunaparka gider. Orada eğlenen insanları görür. Herkes mutlu ve heyecanlıdır. O da kalabalığın içine karışır. Eğlenmeyi, gülmeyi, heyecanı hatırlar. Ve bugün onun hayatının en özel gününe dönüşür. O da bunları hiçbir zaman unutmamak için yazmaya karar verir. Ve böylece bu kitap oluşur.






Hayatınızdan duygularınızı hiçbir zaman çıkarmayın. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere HOŞÇAKALIN.


Bana ulaşmak için;


https://twitter.com/bkunduracioglu
https://www.instagram.com/beyzakunduracioglu





23 Ağustos 2017 Çarşamba

KURALLAR KİTABI - MERTHAN DEMİR

HERKESE MERHABA


Bir kitap yazısıyla karşınızdayım. Bugün size Merthan DEMİR isimli yazarın KURALLAR KİTABI : HAYATINIZA YÖN VERECEK KURALLAR kitabından bahsetmek istiyorum.






İlk olarak yazardan bahsetmek istiyorum. Bazı kitapları veya yazarları kendinize yakın hissedersiniz. Ben bu kitapta bunu hissettim. Yazarı kendime çok yakın hissettim. Verdiği tavsiyeleri benim çevreme verdiğim tavsiyelere çok yakındı. Hani derler ya tam benim kafadan işte bende öyle hissettim . Bence çok başarılı bir kalemi var. Umarım başka kitaplarını da okuruz.



Kitabın içeriğine gelmek istiyorum. İsminden de anlaşılacağı üzere hayatımıza yön veren kurallardan oluşuyor. Hemen okumaya başlayıp hemen bitirebileceğiniz bir kitap. Kitapta 300 tane kural var. Bazıları uzun bazıları kısa ama hepsi etkileyici. Ve bazı kuralları okuduğunuzda hayatımda bunu değiştirmeliyim diyorsunuz. Uzun, detaylı ve sıkıcı anlatmamış. Kısa ve öz dediğimiz şekilde anlatmış. Bu da okuma zevkini arttırmış.


Kitapta ki temel düşünce hayattan zevk almamızı sağlıyor. Nasıl daha mutlu daha başarılı daha güçlü oluruz bunu anlatıyor. Doğru şeylere değer vermemiz gerektiğini anlatıyor. Kitaptaki bazı kuralları aşağıya örnek olarak yazacağım. Bize zararı olacak davranışlardan uzak durmamızı sağlıyor. Örneğin intikam almak, bencil olmak gibi davranışlar hakkında söyledikleri bu davranışların aslında bize ne kadar zarar vereceğini anlatıyor.



Bazı kişiler roman gibi uzun kitapları okurken aynı zamanda bir tanede konusu daha basit olan daha kısa bir kitabı daha okurlar. Eğer öyle yapanlardansanız yada yapmak istiyorsanız bir romanın yanında bu kitabı okuyabilirsiniz. Hem gözleriniz yorulmaz hemde zevk alırsınız.


Kısacası ben kitabı da yazarı da çok beğendim. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Kendiniz ve mutlu olmak için mutlaka okuyun.



Bu yazımında sonuna geldik. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere HOŞÇAKALIN.



Kural 55 : Gez, göz, mutluluk ... Sakın ıskalama!





Bana ulaşmak için:

instagram.com/beyzakunduracioglu
twitter.com/bkunduracioglu